Salomé…

Eril karakteri olmayan kadın konusu, bizler için ne kadar zor. Biz… yani doğulular için. Ya cinsiyeti ile mevcut kadın, ya da erkeğe nispet ve alakası ile… Beyni ile namevcut!

 

Fatma Aliye denince aklıma Cevdet Paşa geliyor. Neden ilk kadın romancımız olarak hafızamda değil? Halide Edip’i o kadar sevdiğim Ateşten Gömlek ile değil, “Hayatımda bir kere âşık oldum” diye imada bulunduğu eski eşi Salih Zeki’ye olan tutkusuyla hatırlıyorum. Bir de Feylesof Rıza Bey’in aşkına adadığı Gözlerin şiiri ile… Tomris Hanım, Turgut Uyar’ın başka şairlerin sevdalarından çalarak evlendiği kadın olarak belleğimde… Cemal Süreya ve  Edip Cansever’in uğruna en güzel aşk şiirlerini yazdığı ilahedir o…Deneme, öykü yazarmış… yetenekli bir mütercimmiş, kimin umurunda? Biz onu Cansever’in peçeteye yazdığı “ Tomris rakıyı çok severdi, bense onu…” sözü ile yâd ederiz!

 

Salomé ’yi anlatacaktım halbuki… Baktım, hep olmak istediği bağımsız, eşit, cinsiyetinin dışında bir entelektüel karakter çıkmıyor karşıma… Erkeklerin dünyasında, cinsiyetinin dışında zekâsı ve bilgisi ile bir yer bulmaya çalıştı Lou Andreas –Salomé… Bunu hak eden bir hayat ortaya koydu. Küçük yaşta Almanca ve Fransızca öğrendi. Teoloji ve felsefe eğitimi aldığında daha on yedi yaşındaydı. Doğduğu topraklarda kadınlara yükseköğrenim yasaktı. Rusya’da, yani şarkta… İsviçre’ye gitti. Sanat tarihi tahsili yaptı.
Zekâsı ile büyülüyordu ve tabii inanılmaz güzelliği ile de… Artık iyice yaşlandığı bir resmini görmüştüm. Gözlerinde halen o derin buğuyu görebiliyordunuz.  “Etten ve kemikten özgürlük” isteyen bir kadının, en zor sınavıydı bu güzellik…

 

İlk Yalom’un o muhteşem  Nietzsche Ağladığında romanı ile tanıdım onu… Gerçek tarihsel kişilerle kurgulanmış bu romanda, Breuer, Freud ve Salomé tip olarak yer almaktaydı. İnternette, belli ki eseri okumadıkları için, romanın kahramanı Nietzsche olarak takdim ediliyor. Diğerleri yan karakter… İşte bir sanal yanlış daha! Romanda birincil şahıs, yani eserin kahramanı Dr. Josef Breuer’dir.

 

Nietzsche ile iki ünlü psikiyatrın hayatlarının kesiştiği vaki değil… Fakat Nietzsche ile Lou’nun hayatı Roma’da kesişir. Annesinin arkadaşı Paul Ree sayesinde tanışırlar. Salomé ‘nin teklifi ile, entelektüel birlikteliği temsil etme adına üçü aynı evde yaşamaya başlarlar. Henüz yirmi bir yaşındadır. Paul’un evlenme teklifine önceden reddeden Lou, Nietzsche’nin olağanüstü düşünce derinliğine hayrandır. Çok geçmez, Nietzsche de âşık olur ve evlenme teklif eder. Lou Andreas-Salomé onun teklifini de kabul etmez. Salomé‘ye göre aşk arkadaşlığı öldürür… Eğer aşk var ise evlilik de aşkı öldürür. Onun bu dev ile paylaşmak istediği aşk değil, aklı eleştirme ve nesnel gerçekliği reddetme tutkusudur… Entelektüel merak ve doymak bilmez öğrenme hevesi ile yaklaşmaktadır edip, filozof ve âlimlere…
Bu hikâye uzundur da belki başka zamana bırakmak gerekir. Zira yine bir kadını bir erkeğe nispetle anlatmış oluruz. Esasen sonu gelmez hayranlarının… Tolstoy olduğu rivayet edilir. En bilineni Rainer Maria Rilke ile yaşadığı aşktır. Belki hayatının tek aşkıdır. Üç yıl süren birliktelikten sonra ömür boyu sürecek bir dostluktur bu… Ünlü oryantalist Andreas ile evlilikleri ise, intihar şantajına dayanamadığı içindir. Bütün gücü ile direndiği halde, teslim olmak zorunda kalmıştır Salomé…

 

Belki kendimize haksızlık ediyoruz! Kadının kaderi eski yıllarda Batı’da da farklı değildi. İşte Salomé ve Freud diye yazarsanız arama motoruna, ilk ekrana düşecek olan Freud’un Salomé ‘ye olan hayranlığına ilişkin yorumlardır. Ellisinden sonra psikolojiye merak salan, psikanalizi kurucusundan öğrenen, edebi eserlerinde de bu kuramı ustalıkla kullanan ve ilk kadın psikanalist unvanına sahip modern kadın karşınıza çıkmaz önce…

 

Feniçka isimli novellada, kahramanın tavrı ile dile getirdiği “cinsiyetsiz kız kardeş havası” nın, kendi hayatında nasıl bir iz düşümü vardır acaba?  Önce beyni ile varolmak, özgür ve kayıtsız bir dünya kurmak için, bulduğu çözüm müdür ikinci plana atılmış cinsiyet?  Yaratılışı ile değil yarattıkları ile ön planda olmak isteyen kadının, yüz yıl öncesinden gelen sesidir Lou Andreas-Salomé… Başardılar mı acaba? En güzel romanı olan Ruth’un arka kapağına, Rilke’nin romanı okuduktan sonra kızına Ruth adını verdiği notu yüz yıl sonra düşüldüğüne göre… Hayır!

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.