KIŞ CEBİNDE PARASI OLANA GÜZEL

Uzun zamandır beklenen gün geldi ve artık yeni bir yıla merhaba demeye saatler kaldı. Herkeste “Aman bir an önce gitsin ve bitsin bu yıl” diye bir telaş var. Sanki biraz daha devam etse bir felaket daha olacak gibi hissediyorlar. Haksızda sayılmazlar. Neredeyse yaşanan tüm felaketlerin suçlusu ilan edilmiş durumda olan 2020 yılı başından beri başımıza gelmedik felaket kalmadı. Hani “bir tek başımıza meteor düşmedi” diye bir espri var ya tam da öyle bir yıldan çıkacağız. Peki yeni gelen yılla birlikte her şey güllük gülistanlık mı olacak?

 

 

 

Yeni bir yıl heyecanıyla başlayan ve son sürat devam eden kampanyalarla alışveriş çılgınlığının arkasında gizil bir şekilde duran yoksulluğun resmini kaç şatafatlı reklam yada billboard üzerine yapıştırılmış “refah içinde mutlu aileler” resmi hangi mutsuzlukları gizleyebilir ki?

 

 

 

Bir yandan yıldız sayısının prestij sebebi olduğu otellerde pandemi sebebiyle iptal edilen eğlenceler için on binlerce lirayı verip eğlenemeyecek olmanın üzüntüsünü yaşayan bir zengin zümre, diğer yandan her gün “acaba bugün yiyecek ekmeği bulabilir miyim” hesabı yapan insanların olduğu bir hayatın tam ortasında bitimsiz telaşlarla savrulup duruyoruz.

 

 

Aslında sizlere “bir hayat yaşıyoruz ve içinde herkes mutlu” diye yazılar yazmayı inanın sizden daha çok isterdim. Neylersiniz ki önümüzde duran tablo da sadece bir noktaya değil biraz geniş bir perspektife bakmayı başardığımızda ne yazık ki kelimeler yan yana geldiğinde Norveç havası yazılar çıkmıyor.

 

 

 

Yokluklar öyle bir sarmış ki her yanı ülkenin genel havasını solumaya kalktığımızda bıkkınlık ve umutsuzluk tüm ciğerlerimize doluyor. Mutlu azınlık, pandemiden kaynaklı can sıkıntılarını bastırmak için cafcaflı hayatlarının resimlerini sosyal medyalarda paylaşıp dururken; sıkılacak canları bile kalmamış mutsuz çoğunluk başını iki elinin arasına almış “ne yapacağım?” diye düşünüyor. 

 

 

 

Maddi manevi tüm yokluklar içinde hayatın geldiği en zor noktada devreye giren çaresizliğin resmidir bu. Hele birde yoksunlukların beslediği yokluklar var ki gelir en acıtan yerinden canımızı yakar, geçmez, kalır. Ne kadar mücadele etsen de bir yere varmayı bırak bir adım bile attırmaz adama. Öyle yorgun, öyle kimsesiz..

 

 

 

Yokluk, yoksunluk, çaresizlik birbirini durmaksızın beslerken ortaya çıkan açlık, gelir bir annenin çocuğuna aş etmek için kuru ekmeği bile bulamamanın acısında yanar durur.. Bir babanın işsizlik ızdırabı yada ay sonunu getiremeyen parasızlığı kanayan yarası olur.

 

 

 

Karın doyurmak öyle bir öne geçer ki; kış aylarında bir bot ve bir montun üşüten “yok”luğu akıllara bile gelmez. Kar yağınca sevinen çocukların yerini ayakları üşüdüğü için titreyen çocuklar aldığı günden beri hiçbir kar’ın varlığı kâr etmez artık sevinmeye ve düşman eder beni soğukların titreten varlığına. Bir yandan çöpten sofraya gelen ekmekle karın doyurma telaşı, bir yandan üşüyen bedeni bir çalı parçasıyla ısıtma çabasıdır yoklukların yoksulluğa yansıyan resmi.

 

 

 

Kışı doyasıya soğuk yaşayan bir şehirde yaşadığımız için biliriz ki cebinde parası olanın mevsimidir kış. Parası olmayanlar için bitmek bilmez işkence gibi geçer günler. Kar yağarken sıcacık evlerinde kar romantizmi yaşayanlar yada sıcacık otellerde kalıp binlerce liralık kayak malzemeleri ve giysileri ile kayak yapacak diye sevinenler tuzu kuru kesimdir. Fakirse kırık soba içinde bulabildiğini yakmaya çalışır. Yorgan battaniye altında el ayak ısıtmaya çalışır. Şimdi bana biri çıkıp yeni yıl gelmiş gelmemiş bu insanların hayatında ne değişecek onu diyebilir mi?

 

 

 

Keşke bir sihirli değnek olsa ve Dünyanın üzerinde hangi anakarada yaşanıyor olursa olsun tüm bu yaşamları değiştirip Dünyayı Disneyland havasına sokup eğlenceli bir yer hale getirebilseydik ama ne yazık ki içinde mucizelerin olduğu masallara inanmayacak kadar büyüdük.  

 

 

 

Gelen günün gideni aratır olduğu bu zamanlarda bir züğürt tesellisi olacak ama yine de yarın “tüh keşke deseydim” diye hayıflanmamak adına umut ve beklentilerimi sıralayayım. Birkaç saat sonra gelecek olan çok beklenen muhterem yeni yılımız 2021’in tüm Dünyada ki; virüs, açlık, savaşlar, cinayetler, yokluklar, yoksunluklar, yoksulluklar, işsizlik, ekonomik çöküşler ve gitmesini istediğimiz tüm kötü şeyleri temizleyip yok etmesini bekliyorum.

 

 

 

Umarım bu isteklerim yerini bulur yoksa yaşanan bunca sıkıntının sebebinin siyasal ve ekonomik sistemler olduğunu yargılamadan yaşayanların, yılların sadece rakamsal düzemden ibaret gittiğini unutup onlara uğurlu-uğursuz diye atıfta bulunmalarını seyretmeye devam ediyor olacağız.

Bilgiyle kalın…

 

Etiketler : Orhan Bakırcı