28 Şubat döneminde dindarların üstüne kâbus gibi çöken darbeciler kapanmayan yaralar açtı. Devrin generalleri yargılansa da hapis yatmadı. Medya, siyaset ve sermaye ayağına dokunulmadı.
O dönem Refah Partisi Trabzon milletvekili olarak parlamentoda yer alan Şeref Malkoç'a göre tertiplenme NATO eliyle ve ABD desteğiyle oldu. Türkiye'ye 28 Şubat'ta en büyük kötülüklerden biri yapıldı. Bugün Kamu Başdenetçisi olan Malkoç 28 Şubat'a destek veren iş adamlarına banka kurduruldu. Milletten mevduat toplanıp yüz milyar dolara yakın para darbecilerin yandaşlarına peşkeş çekildi. 28 Şubat, Türkiye'nin en az 50 yıl geriye gitmesidir. Türkiye'de demokratik mekanizmaların felç olmasıdır. NATO, ABD destekli yapılmış olan en büyük kötülüktür. Bugün bakıldığında bunlar çok daha net olarak ortaya çıkıyor dedi.
Davanın müşteki avukatlarından Cüneyt Toraman, haklarında müebbet hapis cezası verilenlerin tutuklanmamasına şaşırdıklarını belirtti. FETÖ'cülerin 28 Şubat'ın tam ortasında yer aldığını ve darbecilere çıraklık yaptığını ifade eden Toraman şunları söyledi: 99 sanığa mahkeme tarafından tebligatlar yapılıyor. Medya ayağına ilişkin yürütülen soruşturma bu kadar bekletilmemeliydi. Hiçbir engel yok. 28 Şubat darbesinin 24 milyondan fazla mağduru var. Dünyada darbeden bu kadar mağdur olan geniş çaplı kimse yok. 28 Şubat 1990 yılında başlayıp 2002 yılına kadar sürdü. Etkileri de 2007 yılına kadar devam etti. 28 Şubat darbesinin en önemli delili olan Batı Çalışma Grubu aleyhine bir dava açıldı. Sadece 28 Şubat'ta kilit rol oynayan Batı Çalışma Grubu yargılandı. Batı Çalışma Grubu o dönem deşifre edilmişti. Milletin gazını alıp davanın medyaya, siyaset, sermaye ve iş adamları ayağına ulaşmasını engellediler. Darbeye kimin katıldığını bütün halk biliyor. Bir savcı mı bilmiyor? Bunların hepsini birlikte yargılamak zorundasınız ki gerçek failler ortaya çıksın.
TÜRKAD Başkanı Dr. Mehmet Sarı ise 28 Şubat'ın aktörlerinin sadece Batı Çalışma Grubu'ndaki belli başlı askerler olmadığını ifade etti. Sarı Tabii ki bunlar en önemli figürlerdi. Ama bunların yanında da sosyal ve sivil ayağında çok önemli kişiler vardı. Örneğin, medya, siyaset, akademi ve iş dünyasında 28 Şubat'ın çok önemli hazırlayıcısı olan, doğrudan destekleyen aktörleri vardı. O dönemde, sadece cuntacıların devleti icra çabası değil, bunun yanında ciddi anlamda hazine parselleri, ekonomik kaynakların kimlere transfer edildiği gibi çok şaibeli problemli hadiseler de var. Bunların da araştırılmasının gerektiğini mahkemede özellikle vurguladım dedi. Sanıkların tutuklanmasını istediklerini ancak mahkemenin yaşlarını hesaba katarak salıverdiğini hatırlatan Avukat Mehmet Sarı davanın istinaf ve Yargıtay safhasını da takip edeceklerini söyledi.
O dönem başörtüsü sebebiyle eğitim hayatında sıkıntılar çeken isimlerden biri olan AK Parti İnsan Haklarından Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Leyla Şahin Usta, 28 Şubatçıların başörtülülerin önünü kesmek için her yolu denediğini anlattı. Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde 5'inci sınıf öğrencisiyken kılık-kıyafet düzenlemesiyle eğitim hakkı engellenen Usta şunları söyledi: Okulu bırakıp yurt dışına gittim. Sonra YÖK, dünyaca tanınan Viyana Üniversitesinin diplomasını tanımadı. Sonra Gelirsiniz sizi sınava sokarım ama 3'üncü sınıftan okumaya başlatırım dendi. Tabii sınava da başı açık girmemiz istendi. Bu mümkün değildi. Sadece denklik almak için 4 yıl bekledik. 2007'nin ortalarında denkliklerimiz verildi. Çalışmaya başladım ama yine sıkıntı bitmedi. Başörtü yasakları vardı. Ta ki 2010 yılına kadar. Hiçbir zaman kariyer yapma imkânım olmadı. O süreçte bırakın milletvekili olmak, bir partide genel başkan yardımcısı olmak bile aklımıza gelmezdi. AK Parti sayesinde Türkiye'de sessiz bir devrim yaşandı.
Memur-Sen Genel Başkanı Ali Yalçın: 28 Şubat'ın açtığı yara toplum vicdanında kanamaya devam ediyor. Davanın darbeden 16 yıl sonra açılmış olması darbecilere delilleri karartabilmek için yeterli zamanı kazandırdı. Birçok delile ulaşılamadığı için adaletin hakkıyla tecellisi gerçekleşemedi. Eğer 28 Şubat davası daha erken açılmış olsaydı 15 Temmuz darbe girişiminin önüne geçilmiş olunacaktı.
28 Şubat davasının gerekçeli kararında 28 Şubat darbesinin arkasındaki yabancı ülke ile 15 Temmuz darbe teşebbüsünün arkasındaki yabancı ülke aynıdır. 28 Şubat darbesi ile 15 Temmuz darbe teşebbüsünün patronları aynıdır. 28 Şubat ve 15 Temmuz arasındaki yegane fark, her iki darbe ve darbe teşebbüsünün taşeronlarının farklı olmasıdır. Taşeron değişikliğinin sebebi de 28 Şubat darbesini gerçekleştiren taşeronun, 2002 yılından sonra (AK Parti'nin tasfiyesinde) başarılı olamamasıdır. Bunun için eski taşeronu tasfiye etmiş, cuntanın patronluğunu FETÖ'ye vermiştir ifadeleri yer aldı.