Yalnızlık...

“…yalnızlık da bir mahkûmiyet”  diyor Attila İlhan, Yengecin Kıskacı adlı novellasında…  “…evet, insanın kendi kendine mahkûm olması! Öyle bir mahkûmiyet ki bu, adamı yer bitirir, neden dersen, tahliyesi yoktur da ondan, ölünceye kadar sürer…”

           

O zindana düşen bilir… Belli ki Kaptan da düşmüştür. Cemil Meriç’in Jurnallerinde, Tanpınar’ın Günlüklerinde buram buram tüter yalnızlıkları. İçinizi acıtır…

           

Tek başınalık değil! Yalnızlık… Onu fark edebilirseniz başlar.

           

Eğer Robinson gibi düşmezseniz ıssız bir adaya, tek başına kalamazsınız zaten. Kuşatmıştır kitle sizi, bir ahtapot gibi… Soluduğunuz havayı bile emer bazen. Nefes aldırmaz.

           

Yalnızlık başka… Binlerin, milyonların içinde başlar. Kalabalık arttıkça katmerleşir.

           

O kadar uğultu içinde, duyulmaz sesiniz… Fırıldak gibi dönen gözler önünde, görünmez olur varlığınız… Kerahet vakti alaturka bir meyhaneye döner hayatınız. Söyleyeni de, dinleyeni de, oynayanı da belli olmayan…

           

Yalnızlık seçilir kimi zaman… Dâhiler, arifler, zahitlerin yoludur. Menzile varır. Kimi manaya, kimi irfana, kimi cemale taliptir. İrade tecellisidir. Muhtaçlıkları yoktur ötekine…

           

Peki ya seçilmediyse yalnızlık? Anlayana, dinleyene, paylaşana muhtaçsanız şayet?

           

Mahpusluk buradadır… Sürgün ve çile burada başlar. Hiçliğe varır yolun sonu…

           

Sürüden ayrıldığınızda, mukadderatınızı da tayin edersiniz. Muhayyileniz aydınlanırken, karanlığın uğursuzluğu kuşatır tekliğinizi. Boğar, iter, tekmeler sizi…

 

Bildiğiniz ve anladığınız ölçüde yalnızlaşırsınız. İnsan denen mağaranın karanlık dehlizlerinde gezinen Jung: “Bir insan diğerlerinden daha çok şey biliyorsa yalnızlaşır” der… Tersinden okunursa, bilmemek mutluluktur!

 

Tecritten kurtuluşun yolu, vazgeçmektir. ‘Mış” gibi yaşamaktır. Bilmiyormuş, anlamamış, farkı yokmuş gibi davranmaktır. Kalabalık gibi düşünmeli, onun terazisiyle ölçmelidir. Doğrusuna boyun eğmeli, iyi bildiğine hürmet etmelidir.

 

Değerli olan bilgi ve erdemdir derseniz, çok yanılırsınız. İnsanlar güce tapar, zengin sever ve şöhrete hayrandır… Bunların zalim, cahil ve ahmak olması, kanaatini değiştirmez!

 

Unutun bildiklerinizi! Kapayın gözlerinizi! Sıradanlaşın… bakın açılan kucaklara!

 

Anlam arayışı içerisinde sizi yalnız bırakanlar,  bir bir dönecektir kendine benzeyene… Diliyle konuşanı, basacaktır bağrına.

 

Bu ikiyüzlülük, saadet getirecek mi sana? Aradığın huzuru bulur musun sonra?

 

Ne aradığına bağlı… Yalnız kalmanın bir bedeli olduğu gibi, yalnız kalamamanın da bir bedeli olacak sonunda.

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.