Sükut Kayıtları: Zalim ve Asi...

Havanın sıcaklığı, camdan esen bunaltıcı rüzgâr ve aklındaki sorular delikanlının uykusunu bölmüştü. Yatakta bir o yana bir buyana dönüp duruyordu. Ani bir hareketle yatağından çıkmış, camdan gökyüzünü izlemeye karar vermişti. Gecenin sakinliği bir anda ruhuna işlemiş, yıldızları seyrediyor ve “Gecenin bu vaktinde benim gibi göğe bakıp benim yıldızım bu olsun diyen kaç kişi vardır acaba!” diye içinden geçiriyordu. Bazıları göz kırpar gibi bakıyor, bazıları ışıl ışıl parlıyordu gözlerinde. Bunaltıcı sıcağı unutup, bu huzur ve sükûnet içinde, kayıtları okumaya karar vermişti. Odasında çalışma masasının üstünde duran ajandayı açmış okumaya koyulmuştu.

 

“Kendi mezarına toprak atmak gibidir hayat... Kendi toprağına tohum saçmak ve sulamak gibi...”

 

 

“Senden gidişimin ilk günleri Sevdiceğim. Ayrılığına aşina olmayışımın verdiği garip hisler, içimi daraltıyor. Neye baksam bir hüzün çıkıyor içinden. Bir çocuğu gülerken görünce bile hüzün alıyorum bahtın vefasızlığını düşünüp. Başkaldırıya alışığım, bir tek budur kalbimi teselli eden. Kayıtları yazmaya başlamadan 11 yıl öncesine gideceğim. Şubat zemherisine...

 

Cunta haddini aşmış, ülkenin muhafazakâr kesimi başta olmak üzere her yurttaşa kendi despot fikirlerini uygulamaya çalışıyordu. İnsanlar işkence, cezaevleri ve devlet şiddetiyle karşı karşıyaydı. Giyim tarzlarından inanç tercihlerine kadar hemen hemen her konuda sistematik bir zulmün muhatabı olmuştu yurttaş. Her yasak kendi asisini doğuracaktı ve nihayet bu oldu. Çocuk yaşımıza bakmadan meydanlarda, Cami önlerinde ve İlahiyat Fakültesi kapılarında haklı başkaldırılara katılıyor, ezilenin yanında duruyorduk. Polis coplarından nasibime düşen kafatası çatlağım güzel bir hatıra bırakmıştır. Hatırlar mısın sevdiceğim, birgün başım dizlerinde uyurken sol kulağımın arkasında, ense üstündeki sertliği sormuştun da küçük bir kaza sonrası oldu deyip geçiştirmiştim. İşte o kafama yediğim coplardan birinin çatlattığı kafatasımın, kendi kendine iyileşince bıraktığı bir hatıradır... “

 

Delikanlı biraz ara verip gözlerini kapatmış, o anları hayal etmeye çalışıyordu. Binlerce yurttaş hakları savunmak için toplanmış, yine o hakkı yenilen insanların; evlatları ve kardeşleri tarafından, emir bahanesine sığınmış şiddete uğruyordu. Delikanlı tekrar ajandayı açmış okumaya başlamadan önce şu cümleyi kurmuştu:

 

“Sahi hakları savunmak ne kadar da zordu bu ülkede!...”

 

“O cunta ve harami sistemin, direnişimiz karşısında nasıl çaresiz kaldığını tarih yazmıştır. Ayrılığın ilk gününde içime çöken hüznü böyle anlatıp teselli edeceğim kendimi sevvdiceğim. O kötü anıları hatırladıkça güç topluyor, yüreğimi saran özlemini bastırmaya çalışıyorum. Biliyorum şimdi daha zor bir yoldayım. O dönemler, ezileni savunmak için anayasal hakları kullanabiliyordu yurttaş. Şimdi korkutulmuş sindirilmiş durumda. İnsanlar medya yoluyla dakikalar içinde iftiralara uğrayıp her şeylerini kaybediyor. Dürüst ve namuslular ise her türlü şiddetin muhatabı. Eskiden ezildik diyenler şimdi her türlü zulmü yurttaşa reva görüyor. Ama yalan söylüyorlar. Hiçbir zaman ezilen olmadılar, bunun en yakın şahidi bizleriz. Üniversite hayalleri giden, işinden atılan, okulundan atılan bizlerdik. Onlar her dönemin yalancısı, bizler ise her dönemin mağduruyuz. Biz dediğim, ezilen yurttaşın uslanmaz direnişçileri sevdiceğim. Biliyorum bu seferki zalimler daha arsız ama bizimde kalemlerimiz var. Vicdanın sesi olmaya ant içmiş kalemlerimiz...”

 

Delikanlı Abisinin bu kaydını okurken, geçmişten anlattığı şeylerden şunu anlamıştı; “İnsanımız her zaman zulme tabi tutulmuş ve tam kurtulduk derken daha beterine şahit olmuştu. Abisi anarşist bir ruh taşıyordu. Ama insanlığa kendini adamış bir ruh.” Delikanlı ışığı kapatmış, uyumadan önce pencereden yıldızları seyretmek için gökyüzüne bakıyordu. O ana kadar fark etmediği bir şey anladı. Evet, hepsi yalnız kalmış ama ışığını esirgemeyen bir gururla bakıyordu dünyaya. Delikanlı yatağına doğru yürürken aklından şunları geçirdi:

 

“Sahi mutlu bir yarına uyanma hayali kurmak, ne kadar da zordu bu ülkede!...”

 

Sükût Kayıtları/Siyah Bir Adam

 

Bilgiyle kalın...

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.