ATATÜRK’Ü ANLAMAK…

Erzurum Kongresi 100 yaşında... Bu münasebetle şehrimizde çeşitli etkinlikler düzenleniyor. Geçenlerde bir panel organize edildi. Türkiye Barolar Birliği ve Erzurum Barosu’nun işbirliği ile Atatürk Üniversitesi’nin ev sahipliği yaptığı bu program, çok değerli dört panelist tarafından icra edildi. Ülkemizin üç büyük kurumu, Başkanlar ve Rektör seviyesinde temsil edildi. Sunumlar ilmi bakımdan doyurucu ve duygusal yönüyle heyecan vericiydi. Minnettarız…

            Mamafih madalyonun bir de esef verici diğer tarafı var! Bu kadar fedakârlık ve zahmete rağmen katılımcı sayısı düşüktü. Organizasyon günler öncesinden birçok vasıta ile ilan edilmiş ama salonun yarısı ancak dolmuştu. Beş yüzün üzerinde mensubu ve yüz elliye yakın stajyeri olan Erzurum Barosundan, katılım oranı yüzde onu bile bulmadı. On binlerce mensubu bulunan Üniversitenin de ilgisizliği düşündürücüydü. Gerçi mesai saati içerisinde ve yaz tatiline denk gelmesi bir mazeret olabilir. Ancak her şeye rağmen, o salonu birkaç kez dolduracak potansiyelimizin olduğu vakıadır. Üstelik halka da açıktı. Ancak alakadarların durumunu görünce, vatandaşımızın kayıtsızlığına hiç şaşırmadım doğrusu!

            Beni daha çok düşündüren genç meslektaşlarımın umursamazlığı… On yıllarını bu meselelere vermiş ve elde ettikleri birikimi kısa bir sürede bizlere hülasa eden konuşmacıları dinlemek, hem ihtiyaç hem de bir keyifti. Üstelik mensubu olduğumuz meslek örgütünün Başkanı şehrimize misafirdi. Erzurum ve Erzurum Barosuna yakınlığını her fırsatta dile getiren ve bunu sözde bırakmayan Başkanımızın elini sıkmak için bir fırsattı… Barolar Birliği Başkanı çok iyi hatip…ve üst kategoride bir entelektüel. Samimi ve lirik bir üslupla süslediği konuşmasını canlı olarak dinlemek ayrı bir mutluluktu… Nutuk söylemek ve parmak sallayarak nasihat etmekten hazzetmiyorum! Lakin yazımı okuyan genç meslektaşlarım, benim bu sitemimi mazur görsünler.  Kendi ikballeri ve cemiyetin onlardan beklentilerini göz önünde bulundurup, her fırsatta donanım ve görgülerini artırsınlar... ve lütfen bu tür mevzulara çok fazla duyarlı olsunlar.

            Başkan Metin Feyzioğlu konuşmasının bir bölümünde Atatürk’ten bahsetti. Bugün Atatürk’ü, tahribat ve dayatmalardan kurtularak daha iyi anlamaya başladığımızı vurguladı. On yıllardır “Din” yobazlarının yaptığı tahribata ve   “Kemalist” yobazların dayatmalarına dikkat çekti. Koca bir tarihi ve kültürel kodlarını yok farz etmenin Atatürkçülük olamayacağını sıkıştırdı satır aralarına.  Muasır Medeniyete müntesip olmak, kendimizden başkası olmamızı gerektirmiyordu şüphesiz… Köhnemiş ve körleşmiş bir kültüre sarılmak ise ne milli ne de dindar olmaktı! Zamana karşı direnmenin menzili; tarihin çöplüğüdür! Atatürk’ü şimdi daha iyi anlıyoruz evet… Siyasal İslamcı ve dinci bir kısım çevrelerin din ve dindar düşmanı diye gösterdikleri büyük Atatürk: Sen dün, din kisvesi altında yapılan ihanet ve rezaleti çok iyi görmüştün. Habis bir ur gibi cemiyeti içten içe kemiren o taassubu, yobazlığı ve cehaleti kapı dışarı etmeliydin. O karanlık yapıyı dağıtmak, öncelikle dine ve dindara en büyük hizmetti. Senin bu derin kavrayışını göremeyen ve güya dindarlara zulmettiğin iftirasını atanlar, 15 Temmuz’da “alnı secdelilerin”   ihanetini gördükten sonra, günlerce meydanlarda “İdam İsterük!” diye haykırdılar. O parçalayıp, yok etmek istediğiniz darbeciler, abdestlerini almış, Fetih Süresini okuyarak binmişti uçaklara, tanklara… Gölbaşında Polis Özel Harekât Merkezinin üzerine, Gazi Meclise ve elinde Türk Bayrağı ile sokakta Devletine ve Cumhuriyetine sahip çıkmak isteyen öz kardeşlerinin üzerine “Bismillah” diyerek bıraktılar o bombaları! Demek ki neymiş arkadaşlar: Meğer gördüğümüz her sakallı dedemiz değilmiş!

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.