Sohbet sırasında konu ülke meselelerine ve siyasete gelmişti. Artık her sohbetin dönüp dolaşıp geldiği yerdi burası. "Eskiden ‘Saygın iş adamı’ dedikleri, şimdilerde ise ‘Suç örgütü lideri’ ilan ettikleri şahıs hakkında ne düşünüyorsun abi?" diye sordu delikanlı. Abisi şöyle bir düşünüp başlamıştı anlatmaya: " ‘’ ‘Coğrafya Kaderdir’ diyor İbn-i Haldun. Bizim coğrafyamızın bir özelliği de gücü elinde tutanların karanlık ilişkiler içine girmesidir. Onlarca kötü insan arkadaş olup, rant ve gücü paylaşmak için aynı safta dururlar. Bu serüvende saf dışı kalan biri çıkıp birlikte yaptıkları kötülükleri anlatınca, düşman ilan edilir. Kötülerin safında dostça ayrılıklar asla olmaz. Ve her kötülük bir gün ortaya çıkar. Bizim coğrafyamız dışında bir ülkede bu iddialar olsa, siyasi ve bürokratlar istifa eder o gazeteci kılığındaki şantajcılar insan yüzüne çıkamazdı. Ama bizim buralarda kötüler birbirini düşman ilan edip, halkı da kendileri gibi düşünsün diye baskı altında tutmaya çalışırlar." Abisinin anlattıklarını dinleyen genç derin düşüncelere daldı.
Sahi kötü olmak ne kolaydı bu ülkede!..
Muhabbet iyice sarmış konu konuyu açmıştı. Dün İzmir'de siyasi bir parti binası basılmış ve bir kadın katledilmişti. Önündeki çay bardağına bakınca, öldürülen kadının kahvaltı sofrasında yarım kalmış çayı geldi aklına delikanlının. "Dün olan saldırı hakkında ne düşünüyorsun abi?" diye soruverdi. Çayından bir yudum alan abisi anlatmaya başladı: "Bak delikanlı; kötülük rutubet gibidir, duvarın bir yerine değince tüm duvarı sarar. Kötülerin en etkili metotları şiddet ve korku ortamı hazırlayıp insanları korkutmak. Ama unuttukları bir şey var. Yaptıkları pisliklerde boğulacaklar."
Sahi katil olmak ne kadar kolaydı bu ülkede!..
Saat epeyce ilerlemiş, delikanlı müsaade isteyip abisinin yanından ayrılmıştı. Sohbetin etkisinden olacak ki kafasında çeşitli sorular vardı. Sigarasını almak için elini ceketinin cebine atan delikanlı cebinde bir miktar para olduğunu fark etti. Ayrılırken abisine sarılmıştı. Demek ki abisi o arada bırakmıştı cebine harçlığı. Mahçup olmuştu aslında ama kardeşlik paylaşmaktı. Bu kadar kötü şeye rağmen bu kadar çirkinliğe rağmen güzel olan şeyler vardı.
Bu düşünceler içinde eve yaklaşmış adımlarını yavaşlatmıştı. Az ileride feryat figan bir kalabalık vardı. O tarafa yaklaşınca yerde yatan cansız bir beden gördü. Sevdiği kadındı bu!. Zaman durmuş, sesler garip bir tona dönmüştü. Avucunun içinde bir not vardı sevdiğinin.. Kısa bir not: "Yine atanamadım. Artık dayanamıyorum!." Delikanlı, olduğu yere yığılıp kendinden geçmişti…
Sahi umutları çalmak ne kadar da kolaydı bu ülkede!..
Bilgiyle kalın…