TORBANIN DİBİ...

Az bir stres başarı için gerekliymiş. Korku ve öfke halinde olduğu gibi, gerilim anlarında da mukavemetimiz artıyormuş. Bu durumda zeka, daha münbit bir hale evriliyormuş. Böyle söylüyor nörologlar, psikologlar... 

          O zaman bende bir nakise var demek! Zira Coronavirus’un tecrit kapanına düştükten sonra, enerjim adeta buharlaştı. Özellikle yazarken...Ramazan ayının etkisi de var herhalde. Biyolojik saate karşı mücadelemiz sürüyor. O uyu dedikçe, biz inadına dikiliyoruz! O kadar boş saatte yan gelip yatan düşünceler, şafak vakti tam yastığa başımı koyduğumda hücuma geçiyor. Doru  ve kanatlı bir atı şaha kaldıran beyaz kukuletalı süvari, elindeki kırbaçla havayı yırtarak emrediyor: “Kalk hemen!” diyor. “Kitaplığa git şu meseleye bir daha bak. Fısıldadıklarımı not al. Hatta unutmadan otur yaz şunları!” Ben ise, cevap verecek durumda değilim. Uyumasam da  başımı bile kaldırmak istemiyorum çoğu zaman...

          İşte anlamlı bir günde, bağlantılı olduğunu da düşünerek, Karl Marx hakkında bir şeyler yazmak istedim. Bir faşistin (!) Marksizme bakışı, sosyalist arkadaşlar için bile ilginç gelebilirdi.Hatta yazının başlığını dahi attım. Tam o sırada başka bir iş çıktı. Önemli bir iş... Onunla uğraşmaya başladıktan sonra, yazmamak için bahanede oluştu. Sonra baktım 1 Mayıs geçmiş! Artık yazmış olmanın bir faydası da yoktu. Zira internetin züppe çocuğu sosyal medya için, on saatlik mazi bile gündemin ardında kalmak demekti. Dolayısıyla bir mevzuyu, aynı gün içerisinde söyleyip, yazıp,okuyup tüketmek zorundayız. Saat on ikiyi geçtiğinde, masaldaki büyü bozulur ve Cinderella Kül Kedisi’ne dönüşüverir!

          Söylediğim gibi, popüler dakikaları kaçırmıştım. Ama son anda, Marx’ın geçmiş filozoflar ile kendi felsefesinin farkını ortaya koyan bir sözünü sayfamda paylaşayım dedim. 

          Şimdi ise, başlığından gayrısı yazılmamış bir fikri, tek cümle ile hülasa edeyim: 

          Marx ve arkadaşları; eşit ve hakça olmayan bir paylaşıma, işçinin emeğinin sermaye tarafından sömürüldüğü bir düzene, ezenlerin hakim ve ezilenlerin mahkum olduğu bir çelişkiye, sadece burjuvanın egolarını tatmin eden bir demokrasiye, kısaca zincirlerinden başka kaybedecek hiçbir şeyi olmayan köle düzenine yaptıkları itirazda haklıydılar... 

          İnsan doğasını yadsıyan fikirlerine yıllarca itiraz etmiştik zaten...

          Lakin çağ değişse de, sömüren ile sömürülen arasındaki mücadele, Komünizm Hayaleti’nin insanoğlunun üzerinde daha çok dolaşacağını işaret etmekte...

          Şimdi yine özel bir gün var: Türkçüler Günü. Güncel olmasını dilediğim için, acele ile başlıklarını verip, hemen paylaşmak istedik.

          Söyleyeceklerim günün anlam ve önemi ile ilintili değil. Bunlar malumdur ve geçmiş yıllarda bizde bu konuda bir şeyler yazmıştık. Şimdi Türk Milliyetçiliği anlamına gelen “Türkçülük” konusunda, eski tabirle galatı meşhur, yani yaygın yanlışlardan önemli bir kaçını ifade edeceğiz.Bir tartışmaya zemin olmak üzere...

          Evvelen , Türkler tarihsel bakımdan kadim bir Millettir..Doğrudur.Mamafih, Türk Milliyetçiliği modern zamanlara ait bir fikirdir. Yani bütün kavimler gibi  bizde milliyetçiliği Fransızlar’dan öğrendik. Türkçülüğü Mete, Kürşad,Attila’dan itibaren başlatmak, epik ve lirik bir söylemdir sadece...

          Saniyen, Türklerin hemen hepsi Müslüman ve Türkçülerin bir kısmı dindardır... Doğrudur. Lakin Türk Milliyetçiliği fikrinin Siyasal İslam ve Ümmetçilik ideolojisiyle alakası yoktur. Türkçülük seküler bir düşünce sistemidir.

          Salisen, Türkçüler bir araya gelerek bir siyasi parti kurmuş ve uzun yıllar politik arenada yer almıştır...Doğrudur. Ancak Türçülüğün vize makamı asla bir siyasi parti değildir. Yani bir partiye oy vermek, Türk Milliyetçiliği fikrinin gerek ve yeter şartı değildir.

          Bu kısa tespitlerle, Türkçüler için önemli olan 3 Mayıs tarihini kutlarız. Türkçülük fikir sisteminin dışında kalan diğer kesimlere ise şu tarihi hakikatleri hatırlatmak isteriz. Modern Türkiye’nin doğuşunun öncesi ve sonrasında Türk Milliyetçileri, diğer bütün grup ve fikirlerden daha belirleyici olmuştur.Bundan sonra da nazari ve ameli planda yapılacak bütün siyasi,sosyal ve iktisadi modellemelerde, Türkçülük fikriyatı yine dikkate alınmak zorundadır...

Etiketler : Uğur Alkuş
Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.