KANALA DÜŞEN İSTANBUL!

Ne istiyorsunuz Cânım İstanbul’dan? Derdiniz; bir daha adına şiirler yazılmasın, şarkılar bestelenmesin, romanlara konu olmasın ise eğer, merak etmeyin! Bir çeyrek yüzyıl var ki kimseye ilham veremez oldu zaten… Erguvan kokuları yayılmasın, laleler salınmasın, duvarlarında mor salkımlar bulunmasın kastınız varsa şayet, diktiğiniz betonlarda yetişmez zaten! Bir tepeden baktığınızda görünen o muhteşem Boğaz silueti sizi rahatsız ettiyse madem, ucube gökdelenleriniz yüzünden görünmez oldu zaten…

            

İnsanlar, kuşlar, ağaçlar ve tarih, bu şehirde mutsuz zaten…

            

Çekin meşum gözlerinizi bu şehirden! Bu şehre yapılan ihanetler, yetmedi mi zaten?

            

Soruyor ya Şair: ”Ne yaptık, ne yaptılar mukaddes emaneti?”. Gözümüzün nuru, canımızın cananına ne yaptık sahi? O bizim için alelade bir toprak parçası değildi. Asırlarca süren bir aşk hikâyesinin vuslat mahalliydi. Cihana haykırışımızın membaıydı. Deli gibi sevdik de, bu aşka sadık kalamadık! Umursamadık. Hor gördük. Tekmeledik. Sakinleri ile birlikte hasta bir beldeye dönüştü Dersaadet. Yetmedi elinizde Ortadoğuluların Cenbiyesi ile böğrünü delmek istiyorsunuz, hayret! Topkapı, Ayasofya, Sultanahmet…  aman diler  ve merhamet bekler. Çoktan sağır olmuş kulaklardan bihaber…

            

Arap Şeyhleri yağlı elleri ile göbeklerini kaşıyarak, terastan vapurları seyretsin diye mi bu hengâme? Zevksizliği ile üçüncü sınıf film yıldızlarına benzeyen eşleri, rastık çekip göbek atarken keyfe gelsin diye mi? Öyleyse yazık size… yazık hepimize… Hangi bedeli ödediler de böyle bir temaşayı hak ediyorlar? Onları şımarık, züppe ve tembel yapan Sam Amca’nın dolarları olamaz bu bedel! Bizim Kosova’da, Niğbolu’da, Varna’da,  Mohaç’ta, Çanakkale’de ve Dumlupınar’da ödediğimiz bir bedel var ki, daha hiçbir petrol kuyusundan çıkmadı! Açıp bakın tarihe… bu savaşlar niye?

            

Tarih bizi icbar etti. Güzel Vatan ile aramıza Meriç Nehri’ni çektik. Bedenimizin yarısı orada kaldı. Elveda dedik Üsküp’e, Selanik’e, Bosna’ya…  Şimdi ikinci bir su sınırı ile Trakya kopacak muhayyilemizde! Geçmedi yürek yaramız… kaşımak niye?

            

Para, pul, iktidar, güç ve şöhret hepsi hikâye! Bu ihtiras ve hırs ocağımızı söndürecek belki de… Ahde vefanız sorgulanacaktır şimdi de! Unuttunuz mu ikinci harpten sonra Moskof’un çektiği diskuru? Karadeniz’de komşularımızın huzurunu kaçıracak, yeni tartışmaları ve düşmanlıkları doğuracak. Alev gibi yanan topraklarımızı kuzeyden esen poyrazlar serin tutuyordu. Durup dururken yelkenlerimizi şişiren rüzgâra set çekmek akıl karı mı?

            

Bizi ikna edin lütfen! Hamaset ve sezgisel metotlarla değil ama… Nesnel ve bilimsel verilerinizi koyun ortaya. Aklımıza hitap edin… duygularımız yalanlıyor sizi zira.

            

Doğa ve beşeri bilim insanları, iktisatçılar ve hukukçulardan müteşekkil bir heyet kurun mesela… Ehliyetli ve ehli namus olsunlar. Onların hakemliğini kabul edelim!

            

Yok eğer başka bir kanalsa murat, bilin ki bizim Yedi Tepeli Şehre yaptığımız kötülüğün günahını taşıyacak kadar büyük evsafta olmalıdır! Aşağısı kurtarmaz…

           

           

           

 

 

Etiketler : Uğur Alkuş
Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.