Beni Affet!

Bu cümleyi hiç kullandınız mı? Ağızdan zor çıkar. Pişmanlık omuzunu verir, olanca gücü ile iter. Bir şeylerin eski haline dönmesini bekleme umudu ile dökülüverir. “Beni Affet!”

Kimden af dilersiniz? Cevabı basit. Kimi üzdüyseniz ondan… Çünkü affetme hakkı artık onundur. Af dilemek size kalmıştır.

İnfaz Kanunu mu? Örtülü af mı?

Selim yıllar yılı biriktirdiği parayı bir ev almak için müteahhide verdi ve dolandırıldı. Başını sokacak bir ev hayali ile yılları tasarruf yapmakla geçti. Çocuğundan elbise esirgedi, kışlık ayakkabısını 5 kış üst üste giydi. Eşinin kolundan bileziklerini aldı… Dolandırıldı..

Şimdi işin hukuki boyutuna bakalım. Suçun ismi “dolandırıcılık”. Suç, Türk Ceza Yasası’nın 157. Maddesinde düzenlenmiş 1 ila 5 yıl arası hapis cezası ve 5.000 güne kadar para cezası ile cezalandırılabiliyor. Nitelikli halleri oluştuğunda ise 10 yıla kadar hapis cezası ve temin edilen maddi menfaatin iki katından az olmayan para cezası dolandırıcının cezası olabilir.

Diyelim ki Müteahhit, 30 Mart 2020 tarihinden önce suç işledi ve 6 yıl hapis cezası verildi. İnfaz düzenlemesi ile cezanın yarısı indiriliyor. Kalan ceza 3 yıl. Yine yasal düzenleme gereği cezanın bitmesine 3 yıl kala denetimli serbestlik hakkı elde etti ve tahliye oldu. İşin hülasası 6 yıl ceza alan, dolandırıcı esasında hiç ceza almamış oldu…

Peki şimdi sormak lazım, Parası çalınan Selim, affeden devlet… Hangi hukuk sisteminin, neresinden bakarsanız bakın yapılanın tek sonucu, vatandaşın devletine olan “Adalet” bağını zayıflatmaktır.

Bir başka örnek verelim. Akşam eve dönüyorsunuz, bıçaklı bir saldırgan boğazınıza bıçak dayadı, cüzdanınızı ve telefonunuzu aldı. Yargılandı ve yağma suçundan 7 yıl hapis cezasına mahkûm edildi.  Bu saldırgan 6 ay açık ceza infaz kurumunda kaldıktan sonra yeniden sizin mahallenizde volta atıyor olacak.

10 yıl hapis cezası alan bir suçlunun, 2 yıl cezaevinde kalması insanları ihkak-ı hakka sevk edecektir.

İslam Hukuku bakımından Ebu Hanife affı, mutlak bağışlama olarak tanımlamıştır. Bu bağışlamanın hak sahibine ait olduğu ise tartışmasızdır. Affın dört unsuru ise; affı iradesini ortaya koyan söz, cezalandırma hakkından vazgeçen kişi, affedilen kişi ve cezadan ibarettir. Şura suresi 40. Ayette; “Bir kötülüğün karşılığı ona denk bir davranıştır; ama kim bağışlar, düzeltme yolunu tutarsa onun mükâfatını Allah verir. Hiç şüphe yok ki O haksızlık edenleri sevmez.” Denilmekte ve kısas konusunda mağdurun hakkının varlığı işaret edilmektedir. Görüldüğü üzere, af hakkı, sadece hakkı ihlal edilen kişiye aittir. İnfaz düzenlemesi adı altında yapılan örtülü af düzenlemesi ne yazık ki cezanın amaçlarından olan caydırıcılığın etkisini azaltacak, toplumun korunmasını engelleyecek ve suçlunun ıslahını imkânsız hale getirecektir. İslam Ceza Hukuku’nda cezanın amaçlarından biride, suç nedeni ile mağdurun fiziki ve ruhi bütünlüğü üzerinde oluşturduğu yarayı sarmaktır. Yapılan düzenleme ne yazık ki hatalı, yetersiz ve ceza hukukunun bilimsel fonksiyonları göz ardı edilerek yapılmıştır. Sadece adli hatalar nedeni ile ceza alanlar ile gerçek anlamda “kader mahkumu” olanlar bakımından olumlu baksam da bilimsel anlamda yapılan düzenlemenin hatalı olduğu kanaatindeyim. 

Yorum Yaz
  • UYARI: Konuyla ilgisi bulunmayan, hakaret içeren cümleler veya imalar, inançlara saldırı, şiddete teşvik yorumları onaylanmamaktadır.